12 Nisan 2013 Cuma

enginar

karaciğere iyi gelirmiş.

az önce rezil ettiğim makarnanın yerini doldurması ümidiyle başlıyorum aslında bu yazıya, yani daha çok guruldayan karnım için. enginar yedim evet, ama makarnayı rezil edebilmenin utancı apayrı bir şey. yeri doldurulamaz. yani, alt tarafı suyu kaynatıp yağ ve tuz ekledikten sonra toplamda on beş dakika pişirmek, ne kadar zor olabilir ki? ÇOK. tadı yerine gelsin diye nar ekşisi, sumak bile katılsa fayda varmayabilir. ve ciğerci kedisi gibi tencere başında beklemek, hayal kırıklığı.

bütün gün aklımda olan şeylerden biri de buydu belki de, dilimde olan milyonlarca şarkının en başı, yıllarca aranan insanların hissettirdikleri. Aslında inandığım şeyler var elbette. Mesela iyi yazan insanların iyi konuşabildiğine. Ama iyi konuşan insanlar iyi yazamazlar, canlı kanıtıyım herhalde bunun.
Barney vardı ben çocukken. Dinazor. Evet, doğrusu dinozor ama o benim için hep dinazor olarak kalacak.

Önem verdiğiniz birine konuşmayalım demeyin, yapmayın böyle hatalar, sonra gün boyunca şapşal bir ifadeyle dolanıp, sahilde oturan ve büyük annesinin öldüğü ayı kaydettiğini ve sırf gazeteci olduğu için bunu dinlemek zorunda bırakılan o yalnız kadını düşünür onun hakkında hikayeler yazarsınız. bir kediye yakıştırırsınız tüm düşünceleri ve şeytanın evinizde yaşadığına inanır, pezevenk diye söylenirsiniz dakikalarca. ve belki bir paranoya başlatır bu sizde.

ayrıca, çocuk hikayelerinin yaratıcılığı öldürdüğünü, kadınları da eve tıktığını düşünmüşümdür her an, her zaman. yani, kim kırk kat döşeğin altında bir bezelye tanesini hisseder, ayrıca ezilir o. yıllarca uyutan lanetler, boğazda kalan elmalar ve çürümeyen cesetler, gerçek aşkla çözülen büyüler. romantik olmama şaşırmamak gerekir, ama gömmeyi iyi beceriyorum, umarım. ne kadar incindiğimi belli edemiyorum ya da.

Ve bugün, benim hayat dolu olduğum söylenildi. Garip değil mi bu? Yani evet, nefes alma zorunluluğunun bi noktasında aldığım nefesin hakkını vereyim diyip bir kültür canavarı ortaya çıkartıyorum genellikle, ve çevrede gördüğüm ne varsa iç ediyorum. bir süre oynuyor, sıkılıyor, yenisini yapıyor ve yokediyorum. İnsan doğası dediğimiz şey de bu.
Tam olarak bu.

Ve bu şarkı da, bugünün neşesi olsun.
Keşfedilen yeni şeylere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder